Her atacağımız adımda "acaba civarında incinmiş bir kalp var mıdır, hassas olunması gereken noktalar mevcut mudur..." diye düşünmek bu denli yorucu olmayabilirdi herkes böyle düşünebiliyor olsaydı..
Ruhlarımız gerimizde bıraktığımız toz bulutları içinde kaldı. Ruhlarımız yalnız kaldı,hasarlı kaldı. Bedenlerimiz boş kaldı, eksik kaldı, değersiz kaldı ve biz suçu da dermanı da hep zamanda aradık durduk. Zamanımız yoktu, zamana yayılması gerekenler vardı, zaman ilaç olacaktı... Ama biz hiç bir şekilde kımıldamayacaktık.
Her şey gerçekten bu kadar kolay mı? Ya da bu kadar zor mu?
Peki ya kaybettiklerimiz, ya kaybetmekte olduklarımız ve kaybedecek olduklarımız bu kadar kıymetsizler mi? Yani kendimizi, egomuzu, nefsimizi, zaaflarımızı pompalayıp cilalamak bu kadar mı mühim. O muazzam o mübarek kuyrukları dik tutmak bu denli mi farz.
Yoksa, artık Abidin emekli oldu da mutluluğu dijital yöntemlerle mi izaha çalışıyoruz? Öyleyse yok sayılmayı talep ediyorum!
HOBBİT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder