2 Temmuz 2013 Salı

....................

birbirimizi çeşitli etiketlerle anmaya ve ona göre muamele etmeye ona göre haklı yahut haksız görmeye öyle alışmışız ki hatta alışmak bile değil daha fena bu artık kemikleşmiş bir algı haline gelmiş belleğimizde...işte bu yüzden çok önemli bir şeyi unutuyoruz...insan olduğumuzu,insani hakları,insani standartları...bunları unutup sen o muameleyi hak ettin ama ben ve benim gibi düşünenler hak etmiyor şeklinde bir tavırla dolanıyoruz ortalarda...bu bir öz eleştiridir de aslında...ben dahi dikkat etmek için titizlenmeme rağmen bu algıya yeniliyorumdur belki de bilemiyorum.ancak daha çok bu algının mağduru ve şikayetçisiyim.insan sırf insan vasfı nedeniyle belli hakedişlere ve belli ödevlere sahiptir.bunun sana göresi bana göresi olmaz.benim içini onun içini olmaz. olmamalı. gelin görün ki biz vicdanlarımızı bile bu ayırıcı algıya teslim etmiş durumdayız ne ürkütücü.bir senenin belli dönemlerinde kınadığımız yahut yad ettiğimiz ya da için için oturup ah yazık dediğimiz olaylar,katliamlar,acı hatıralar bile standartlaşmış ne acı...sivasta olanların lekesi ile başbağların lekesi aynı karalıkta değil mi? ya dünyamızda halen yaşanmakta olanlar...ya belli ülkelerde köşeye sıkıştırılmış türlü işkencelere maruz yaşamaya çalışan halklar...neyi neye göre ayırt edebiliriz ki? biri için yas tutarken diğerine nasıl kör sağır ilgisiz kalabiliriz.insanız yahu,insan...her birimizin ailesi çoluğu çocuğu annesi babası vs...var herbirimizin gelecek planları var, her birimizin hayat ile ilgili hayalleri var ve dahası bütün bunları hiç kimse diğerinden daha çok ya da daha az haketmiyor.kime düşmüş ki buna ölçü koymak,kim kime verebilir böyle bir hakkı.biz yıllar boyu bir arada birbirini yemeden yaşama tecrübesi edinmiş bir geleneğin evlatlarıydık unutulmasın.ta ki şekil şekil kısım kısım ayrıldık bir türlü birbirimize tamamen sırtımızı dayayamadık.ne oluyoruz da insanlığı bize bahşeden yaratıcının yapmadığını biz kul acziyetimizle yapmaya yelteniyor ve üstelik bunu kendimize hak görüyoruz.

.....................

GÜÇ VE GÜCE SAHİP OLMA HIRSI İLE GÜCE VE ONA SAHİP OLANA DİŞ GEÇİRME HIRSI EŞİT DERECEDE TEHLİKELİ OLDUĞUNDAN VE BİRBİRLERİNİ BESLEDİKLERİNDEN ŞUAN DA DÜNYA AYNI MALZEMELERİN KULLANILDIĞI VE BENZER KOMPOZİSYONLARIN İŞLENDİĞİ BİR ÇATIŞMALAR SERGİSİNE DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA.

İNSANLAR İSTEMEK VE ELDE ETMEK ÜZERE PROGRAMLANDIKLARINA İMAN ETMİŞ HALDE,HAYATIN SIRRINA VAKIF OLMUŞ DA BİRBİRLERİNİ HIRPALAMAK İLE VAZİFELENDİRİLMİŞLER GİBİ ŞEVKLE SALDIRIP BUNUNLA DA BÖBÜRLENİYORLAR.YENİ MODA BU.

VAKTİYLE DÜŞMANA KARŞI BİR OLAN TOPLULUKLAR İLE ŞUAN BİRBİRLERİNİN GÖZÜNÜ OYMAK İÇİN BULUTTAN NEM UMAN UĞULTULAR AYNI KÖKTEN DALLAR DEĞİL Mİ ? YANLIŞ MI BİLİYORUM.

NE ARA BU DENLİ BİLEDİLER BİZİ ?BU NEYİN DEĞİL ; KİMİN,KİMLERİN ÖFKESİ…VE İSTENİLEN NE Kİ UZLAŞILAMIYOR…YOKSA UZLAŞMAK KELİME MANASINI YİTİRİP KİŞİSELLEŞELİ EPEY OLDU DA BEN Mİ GAFLETE DÜŞTÜM?SÖKE SÖKE ALMAK YA DA TEPE TEPE VERMEMEK DAHA MI MATAH ACABA?

31 Aralık 2012 Pazartesi

Şimdi noel di şuydu buydu bir araba kelam üretebilirim , gerek var mı? Hem evet hem hayır. Sebep? Biz insanoğlu olarak nefsimizi haklı çıkarmaya bayılırız da ondan.Ben de dahil hepimiz böyleyiz.Bazılarımız daha gevşek bazılarımız daha kontrollü hepsi bu.Ben bu gece nefsime kışt derim de başka zaman yenilirim.Başkası başka türlü hallerde...Albeni peşinde koşan reklam şahsiyeti gibiyiz en bol şeyimiz bahanelerimiz."Amaan canım eğlence bizimkisi", "yahu bizim niyetimiz temiz," "hem biz noeli değil yılbaşını kutluyoruz"...vs vs vs ...Haklısınız ,haklıyız,haklılar....O kadar haklıyız ki orta yerde ne olduğu belirsiz yumuşakça bir nesil olduk çıktık.Bahsetmeye çalıştığım yalnız inanç ayağı değil işin karakterimizi yitiriyoruz,duruşumuzu yitiriyoruz ,farklılığımızı yitiyoruz...Koyun gibiyiz der dururuz ya evet her geçen gün kınalı koyunlara dönüşüyoruz...Mübarek olsun inşallah.
(derdim mutluluklar,eğlenceler, tatlılıklar diliyor olmamızda değil....bütün bunlara ulaşmak için kendi organik araçlarımızı terk edip suni,fabrikasyon ,ithal araçlara yönelmemizdedir)...
Bütün yenilerden ve yeniliklerden umduğum gibi hayırlar getirsin bu yeni zaman da cümlemize inşallah.. Dünya daha yaşanılır bir yer olabilmek için dişini sıkmaya devam etsin , Rabbım huzurumuzu sağlığımızı almasın elimizden,şükürsüz etmesin bizi (bitti...)

7 Aralık 2012 Cuma


  Zamanın birinde uzak bir memlekette yaşayan bir kız varmış(genelde böyle başlıyor sanırım)Kızımız, mutluluktan uçmuyormuş belki ancak mutsuz da sayılmazmış.Hem uçucu şeylerin can yaktığını tecrübeleri arasına kattığından bu yana gökyüzüne pek yaklaşmazmış.

  Günler böyle geçmekteyken.Ormanındaki ağaçlarından birinin dibinde Alice'in tavşan deliğine benzer bir delik görmüş.Biraz yaklaşmış çözememiş,sonra biraz daha biraz daha derken...Bir ses duyar gibi olmuş.Meraklanmış kulağını dayamış,evet ses birini çağırmaktaymış. Ancak tuhaf olan, ses"gel" demiyormuş da "gelmek istiyorsan gelebilirsin"diyormuş.Kız içinden istem dışı "lutfediyorsun"demiş .Sonra gülmeye başlamış ve biraz daha dinlemiş ama bunun dışında bir şey duyulmuyormuş.

  Ses, eninde sonunda bu manaya gelecek cümleler dışında bir şey söylemiyormuş.Kime söylüyor,neden söylüyor...belli değilmiş.Hatta düşününce tebessüm ederek fark etmiş ki;zaten kimin çağırdığı da belli değilmiş."Acaba"demiş kız...Sonra saçmaladığını düşünerek söylenmiş "yok artık beni görmüyor bile"

  Kız böyle düşünürken"sen" demiş ses,"kulağını deliğe dayayan kız;gelmek istiyorsan gelebilirsin".Kız bir an duyduklarına anlam verememiş ancak öfkelendiğini fark etmiş.Nedenini anlamamış ama öfkelenmiş...

  Sonra,bu sesin sahibini,nereden geldiğini,neden çağırıldığını vs...o kadar merak etmiş ki tereddüt ederek de olsa girmiş delikten içeri.Biraz ilerlemiş bakmış ki ses gittikçe netleşiyor.Sevinmiş,"sandığım kadar uzağımda değil demek ki" diye düşünmüş.Bir zaman bu şekilde ilerlemiş ve ses ile muhatap oldukça "sadece merak yüzünden mi ilerlemeye devam ediyorsun" yönünde sorular yöneltmeye başlamış kendine.Ancak cevaplamamış.

    Girişin ışığı kaybolmaya başladıkça kız hafif bir korkuya kapıldığını hissetmiş.Bir an durmuş,ve bakmış ki ses de susmuş.Etrafını incelemiş bir şey görünmüyormuş.Seslenmiş bir şeyler sormuş, tek tük yankılanmalar dışında yanıt gelmiyormuş."Ne yani" demiş kız "beni "buraya mı çağırdı"...

    Kız susmuş, düşünüyormuş içinde bulunduğu durum algılayışının çok dışındaymış.Burası bildiklerini uyguladığı dünyadan çok farklı geldiğinden hareket etmiyormuş.Belki bir an salim düşünebilse başından beri şaşırması gereken çok şey olduğunu idrak edebilecekmiş ancak farkında değilmiş.Çaresiz oturup yazarın kalemine bırakmış hikayesini...

    İşin kötüsü yazar da hikayesini bitiremiyormuş.Talihsiz kız donmuş bir hikayenin içinde dibi var mı nereye çıkar bilinmeyen bir deliğin ortasında kalakalmış...                                          

   e.hobit

28 Temmuz 2012 Cumartesi

‎"herkes tercihinde özgürdür" diyerek yola çıkan ilk insan şimdi muhabbetin "kimse kimseye karışmasın, ilişmesin herkes ne hali varsa görsün kardeşim" seviyesine geldiğini görse vicdan azabı çekerdi bence...Bırakınız azcık da karışalım birbirimize belki bunca uzaklık bunca mesafe kalkar ortadan böylece...Mesela, bana gelsin karışsın biri desin ki "kardeşim bu sıcakta neden susuz kalıyorsun o kadar saat aklından zorun mu var" ya da desin ki "izah et bana kardeşim nedir bu ramazanı size bu denli kıymetli gösteren şey"...ve ben de karışmış olayım böylece oruç tutmamayı tercih etmiş birine ve anlatayım ,cevaplayayım, bilmediklerini ya da görmediklerini naçizane göstermeye çalışayım. diyeyim ki bak kardeşim bunları kaçırıyorsun,bak kardeşim bu sorumluluklarını savsaklıyorsun...vs... Yahut bir başkası gelsin desin ki bana "kardeşim yanlışın var,dilersen izah edeyim" ondan sonra herkes yine tercihleriyle baş başa kalsın tabii.Ondan sonrasına kimse karışamasın tabii ama konuşabilelim,anlatabilelim, bir araya gelebilelim,meseleyi çorba yapmayalım da biz birbirimize karışalım artık ,yetmiyor mu öyle karşıdan karşıdan süzüp gizliden birbirimizi çekiştirmelerimiz yahu..
not: bu bir mahalle baskısı çağrısı değildir element uydurmaya gerek yoktur...

9 Temmuz 2012 Pazartesi

HAYAT; UÇSUZ BUCAKSIZ BİR EĞİTİM KOMPLEKSİ GİBİDİR. İNSAN YAŞAMININ HER ANINDA BİR ŞEYLERİ ÖĞRENİLMİŞLER HEYBESİNE EKLER DURUR.BÜTÜN BUNLARIN YANINDA BİR DE KİŞİYE ÖZEL UZMANLIK ALANLARI VARDIR Kİ İSTESEN DE İSTEMESEN DE ÇOKTAN YAŞANTININ BİR PAÇASINA İLİŞMİŞTİRLER. 
BENİM UZMANLIK ALANIM ÖZLEMEK..KENDİMİ BİLDİM BİLELİ EN İYİ YAPTIĞIM ŞEY BU. HAYATIN BANA İLK ÖĞRETTİĞİ ŞEY ,KADERİMİN YAKAMA İLK İLİKLEDİĞİ ŞEY BU...ŞÖYLE BİR DÖNÜP GEÇMİŞİMİ İZLESEM KENDİMİ HEP ÖZLERKEN BULURUM; BİRİLERİNİ,BİR ŞEYLERİ, ZAMANI,MEKANI...VS.
HİÇ TAMAMEN BİTTİĞİNE ŞAHİT OLMADIM , HEP BİRİNE KAVUŞSAM BİRİNİ YOLCULADIM . İKİ TARAFI DA GURBET OLAN BİR ADADA GİBİYİM NE YANA DÖNSEM ARKASI HASRET, HEP BİR KARŞILARKEN UĞURLAMA HALİ,HER HOŞGELDİNİMDE BİR GÜLE GÜLE SAKLI SANKİ.
ÖZLEMEK BENİM HAYAT UZMANLIĞIM, NASIL TESELLİ OLUNUR ,NEYLE AVUNULUR, NASIL VE NEYE TUTUNULUR BİLİRİM.EZBER VERECEK KADAR İYİ BİLİRİM.

27 Haziran 2012 Çarşamba





   Önce toplu ve dikkat çekecek rakamlarla şehitler vermekle başlıyor sonra adeta bir cehennem kapısı aralanmış gibi ardı ardına ama bu kez sayısı dikkat çekmeyecek şekilde şehitler vermeye devam ediyoruz.Biz hafızamızı rakamlarla meşgul ederken hayatını kaybeden ancak rakamsal değer edinemeyen şehitlerimiz arada kaynayıp gidiyor üstelik.Bu konudaki istikrarımız göz yaşartacak cinsten doğrusu.Bölücülük laneti bir ahtapot gibi sardıkça sarıyor memleketi biz hala doğu batı türk kürt muhabbetiyle vakit öldürüyoruz, artık ne doğu var ne kuzey ne güney burnumuzun dibinde baskınlar veriliyor ocaklar sönüyor hala ayrımcılık kokan şarkılar dinleyip sloganlar üretiyoruz.Bunca gözyaşının sorumlusu yalnız başkaları değil biz de körüklüyorsak eğer onlardan biri oluyoruz.Uysal koyun olmayacağız diyoruz ama bizi şiddetle uyuşturuyorlar farkına bile varmıyoruz..


9 Nisan 2012 Pazartesi


GEÇMESİN



Lambalar,
Işıklarını yarıya indirmiş.
Siyahlar giyinmiş
Yeşiller, dallar.
Hüzünlenmiş de
Yağıyor gece,
Döküyor yıldızlarını
Omuzlarıma.
Okşuyor rüzgar
Saçlarımı
Fısıldıyor
Uğultusuyla"geçecek"...
Ürperiyor içim
Boğazımda
Düğümlenen
Boğuk bir ses
Dudaklarıma ulaşıyor sonunda
"Geçmesin".

MİSAL

Şimdi;
Güvercinlere emanet
Nağmeler vaktidir.
Gönülden gönüle erişilebilirliğin
En sisli misali
Zannederim
Böyledir.                              

                               

29 Mart 2012 Perşembe

SESLİ DÜŞÜNÜYORUM...2...

Geçmişini bilmeyen geleceğini göremez deyip tarih dersi alıyoruz.Bilim ilerlemek isteyen toplumlar için şarttır diyoruz pozitif bilimlere sarılıyoruz. İnsanoğlu düşünmek üzerine de düşünmeli diyor felsefeyi devreye sokuyoruz.Her geçen gün sorularımıza cevaplar bulabilmek için yeni yeni öğrenim alanları bulup müfredatımıza yeni yeni dersler ekliyoruz ne güzel. İnsan elbette ki araştırmalı öğrenmeli ilginç olan insanın inancını öğrenme ihtiyacını göz ardı etmemiz.  Şimdi artık seçmeli de olsa böyle bir imkanı var yeni neslin ne güzel diyeceğimize Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in hayatı okullarda okutulacakmış diye yaygara çıkarmanın alemi var mı canım kardeşlerim...İllaki muhalefet olmak ise maksat bari hakikaten memleket adına zarar verici olan geleceğimizi riske atan uygulamalar için olun ki biz de destek olalım.Rica ederim neye karşı çıktığımızı neye dil uzattığımızı band kaydına geçmeden gazlı ezberlere başlamadan bir düşünelim olur mu?

SESLİ DÜŞÜNÜYORUM...1...

   Ne bir akp severim ne şimdiye kadar oy vermişliğim var ne de şimdiden sonra vermeyi düşünüyorum ancaaak sırf muhalif olacağım diye tutup sapı samanı birbirine katacak denli de kör değilim.Ortada olan doğruluğu su götürmez gerçekler ise kimin zamanında yapılmış ,kim desteklemiş, kim kösteklemiş kısmı hikaye olur artık öyle de olmalıdır.
   Bu memlekete en büyük kötülüğü, inancı dünyevi ihtiyaçların ardına saklayanlar yaptı, önce akıl ve bilim diye aklı ve bilimi putlaştıranlar yaptı.zannedildi ki akıl gökten zembille indi,zannedildi ki bilim incelediği şeyleri kendisi var etti..
  Bu millet dini eğitimi; yazları çocukları başlarından savmak için bahane,Kur'an okumayı da; ölülerine borç, mübarek gecelerde ibadet olarak görerek yeterince uzaklaştı zaten kendinden.
Çocuklar din kültürü ahlak bilgisi adı altında güya din dersi aldılar(ki benim tek endişem bu yeni uygulamanın da o hale dönmesidir)..
  Hakkı verilerek uygulandığı takdirde Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in hayatının okullarda öğretilmesi gittikçe batı ve Hristiyan(abartı değil) kopyası haline gelen toplumu çekirdekten tedavi edecektir.Ayrıca bütün bunlar isteyen içindir kardeşler istemeyen ,halinden memnun olan, yoluna istediği gibi devam edebilir telaşa mahal yok ...

19 Mart 2012 Pazartesi


iki elimiz bir başımız vee vicdanımız lazım bize ...zamanın saçma sapan etiketlemeleri,maskaralaşmış boş davaları, abuk sabuk uzmanlıkları,şakşakçılıkları,kör saplantılı ezberlerinden çok daha sade ve işe yarar şeylerdir onlar bence...bakınız bu paylaşımda okuduğunuz hikaye ve nicelerinin kahramanları sağlamdılar ve kuvvetli...kuvvetlerini sade , dağıtılmamış,üzerinde oynanmamış inançlarından alıyorlardı...bizim bu denli hantal oluşumuz ise tamamen yarım dağınık ve gazlı meseleler ile şişirilmiş olmamızdandır...

İNGİLİZ ÇİVİSİ VE MEHMETCİĞİN ÇARIĞI

İngilizler, Türk askerleri için Kurtuluş savaşında özel ürettikleri zehirli çivilerle savaş suçu işlemiş! Tarihin en korkunç yöntemlerinden biri olan bu çiviler, uçaklar vasıtasıyla cephelere dağıtılmış.

Çanakkale'de zaten ayağında doğru dürüst çarık dahi olmayan binlerce mehmetçik, yukarıdan atıldığı zaman mutlaka bir tarafı dik kalan bu zehirli çivilere basarak kangren olmuş.

Bu çiviler dört taraflı olup,her bir kancasında zehir bulunmaktadır.Ayrıca her ne şekilde atılırsa atılsın,bir kenarı mutlaka ayağa saplanacak şekilde üretilmiştir.

Bu zehirli çiviler yüzünden 12 bin askerin bacağı testereyle kesilmiş ve ateşle dağlanmış olmasına rağmen Mehmetçik savaşmaya devam etmiştir.


18 Mart 2012 Pazar

"VATAN , MİLLET AYAKTA DURSUN AMA BENİM ÇOCUĞUM DİZİMİN DİBİNDE OTURSUN,BANA BİR ŞEY OLMASIN,AİLEME ZEVAL GELMESİN , GİDENE ÜZÜLÜR AĞLARIM AMA İŞ BAŞA DÜŞTÜ MÜ TÜRLÜ HİLELERLE KAYTARMANIN YOLUNU DA ARARIM "...BU CÜMLELER SİZE DE TANIDIK GELİYOR MU...
BİR SÜRÜ ÇOCUK PIRIL PIRIL GÖZLERİ TERTEMİZ ELBİSELERİ İLE TOPLANDILAR KÖY MEYDANINA.BABALARINI UĞURLADIKLARI YOLDAYDI HEPSİNİN GÖZLERİ.BAKTILAR YILLARCA KÖYÜN O ÇALILARLA ÇEVRİLİ YOLUNA.BEKLEYİŞTE HASRET VARDI,UMUT VARDI,GÖZYAŞI VARDI.GELEN YOKTU.ANNELER DUL KALDI,ÇOCUKLAR YETİM BÜYÜDÜ.NE GELEN ÖLÜM HABERLERİNE İNANDILAR,NE TESLİM EDİLEN KÜNYELERE.DİN İÇİN ,MİLLET İÇİN,BAYRAK İÇİN,EZAN İÇİN GİTTİ DEDİLER."O BİZE GÜCENİR" DEYİP MAAŞ BİLE KABUL ETMEDİLER....SİZCE ŞÜKRETMEK VE DUA ETMEK İÇİN HAKİKATEN HİÇ SEBEBİMİZ YOK MU? 
"ÇANAKKALE'YE İSTEYEREK GELDİNİZ" DEDİ, KOMUTAN.
"ÇANAKKALE'NİN ANLAMINI BİLEREK GELDİNİZ.DOĞAN HER CANLININ MUHAKKAK   ÖLECEĞİNİ DE BİLİYORSUNUZ.ŞİMDİ ÇANAKKALE'DE ÖLMENİN KUTSALLIĞINI ÖĞRENECEKSİNİZ VE YAŞAYACAKSINIZ!
SİZE BAŞKA UMUTLAR VEREMEDİĞİM İÇİN ÜZGÜN DEĞİLİM.BİR MİLLETİ YURDUNDA ESİR YAŞATMAK İÇİN GELENLER GİBİ YAŞAYARAK AŞAĞILANMAKTANSA ÇANAKKALEYİ GEÇİLMEZ YAPIP ÖLMEK BİN KERE ŞEREFLİDİR.
YİNE DE YAŞARSANIZ ÇANAKKALE'DE ARTIK YENİLMEZLİĞİN VE HÜRRİYETİN BAŞLADIĞINI İSPAT EDENLERİN YÜCELİĞİNE ERECEKSİNİZ.
SONRA NE OLACAK BİLEMEM FAKAT SİZ ŞEREFLE YAŞAYACAKSINIZ VİCDANINIZDA!"


ONLARIN VİCDANI TERTEMİZ ARTIK İNANDIKLARINI SATMADILAR ÇÜNKÜ..BEN SAĞ OLDUKTAN SONRA GERİSİ TEFERRUAT DEMEDİLER...İMANLARINI SAVUNDULAR,VATANLARINI SAVUNDULAR, EŞLERİNİN,KIZ KARDEŞLERİNİN ÖRTÜSÜYDÜ YERİ GELDİĞİNDE SAVUNDUKLARI , CAMİLERİNDE EZANLAR SUSMASIN DİYEYDİ YERİ GELDİĞİNDE, BAYRAK İNMESİN BOYNUMUZ BÜKÜLMESİN DİYEYDİ...ONLAR ÜZERLERİNE DÜŞENİ LAYIKIYLA YERİNE GETİRMENİN HUZURUNDALAR ŞİMDİ...
SONRASI NE OLUR BİLMEDEN GİTTİLER... 
SONRASI? 
SONRASI BİZİZ.. 
"Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Siz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi. Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı. Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı.Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu..."  

     İSTENİLEN VE YAPILAN ŞEY NEDİR FARKINDA MISINIZ...
                                SADECE ARKADAN GELECEK OLAN BİRLİK YETİŞEBİLSİN DİYE, SADECE OYALAMAK İÇİN, SADECE ZAMAN KAZANABİLMEK İÇİN ÖLMELERİ EMREDİLDİ VE ÖLÜME KOŞTULAR...
HEPSİNİN HAYALLERİ VARDI, HEPSİNİN ARDINDA BEKLEYENİ VARDI, HEPSİNİN KAYBETMEKTEN KORKACAĞI ŞEYLER VARDI...  
 HEPSİNİ UNUTTULAR VE 3 DAKİKA İÇİNDE HAKKA YÜRÜDÜLER. 

SİPER İÇİNDE EDA-YI FARİZA-İ SALAT EDERKEN ARKASI DÖNÜK OLAN ASKER SİPER İÇİNDE NAMAZ KILMAKTADIR.   
ŞİMDİ ÖZEL ŞİRKETLERİN BİR ÇOĞUNDA PERSONELİN KILDIĞI NAMAZ VAKİT KAYBI OLARAK GÖRÜLÜYOR.
ÖĞRENCİLERİNİN CUMA NAMAZINA İZİN VERMEYE ÖĞRETMENLER CESARET EDEMİYOR ERTESİ GÜN ANA HABER MANŞETİ OLMAK AYIPLANMAK,KINANMAK,MESLEĞİNDEN OLMAK...GİBİ ŞEYLER YOLUN SONUNDA ONU BEKLİYOR.
ARTIK İBADET SIRA GELİRSE YAPILABİLECEK BİR ŞEY OLARAK KAZINDI BEYİNLERE.MESAİ DIŞINDA,KAMUSAL ALAN DIŞINDA, GÖREV SAATLERİN DIŞINDA,PATRONUN GÖZÜNE GÖRÜNEN YERLER DIŞINDA,...

ARKALARINDA DURAN SOĞUK METALE, ZAMANA SIĞMAYAN İLERİ TEKNOLOJİLERİNE , ARKALARINDA BİRİKEN DÜNYA ORDUSUNA ÖYLE GÜVENDİLER Kİ KARŞILAŞTIKLARI İMAN GÜCÜN FARKINA VARMALARI ÇOK GEÇ OLDU; ONLAR İÇİN DE, ARDINDAN BİLMEDİKLERİ BİR ZULME YOLDAŞ OLMAK İÇİN GELENLER İÇİN DE...   

 İNANCIN ZAFERİ İDİ...BU ZAFER SONUNDA TÜRK MİLLETİ BÜYÜK BİR SIRRINI DA DÜNYAYA AYAN ETMİŞ OLDU...ONU AYAKTA TUTAN ASIL KUVVETİ DÜNYAYA HAYKIRMIŞ OLDU VE DÜNYA BUNDAN SONRAKİ PLANLARI BU SIR ÜZERİNE KURDU...PLANIN EN TEMEL TAŞI:İNANÇ HARCININ KİMYASINI BOZMAK OLDU...ÇANAKKALE GÖRÜNMEZ AYAKLAR ALTINDA ARTIK...HALA FARKINA VARAMADIĞIMIZ BİR KAHRAMANLIK BORCU VAR BOYNUMUZDA...